Şair Orhan ÇİMEN kimdir ?
"Mağrur önünde mağduruz başımız üstünde; rahmettir bazen yağmur olur yağar,
şiddeti ateştir bazen kavurur yakar,
verilmiştir bir kere karar hükümranındır hüküm biçare pervaneyiz döner dururuz döndükçe yok olur gideriz bir çift göz içinde"
1. Kendiniz hakkında bizi biraz bilgilendirir misiniz?
“Rüya” çıktığında kitabın tanıtımında şöyle anlatmışlar beni.
“Yüreğinde hep gizlemiş hep saklamış duygularını, sessizce, kendi içinde yaşamış, adeta yağmurlarda ıslanmış fırtınalarda kaybolmuş, sevdalar yaşamış… Çaresiz aşkların kıyametlerini görmüş yazarımız, bilinmez korkuların girdabından kurtulamamış… Ne zaman ne kadar yazmışsa gün gelmiş hepsini kaybetmiş. Mahrem demiş kör kuyulara atmış. Adeta soluk almamış, tutmuş nefesini, çok uzun yıllar o güzelim dizeleri paylaşmamış kimselerle… Ne oldu bilinmez ama gün gelmiş başlamış yazmaya… Kime yazmıştır, yazıyordur orası yine kendindedir, mahremdir saklıdır.
Sivas’ta doğmuş, uzun yıllar orada bulunmuş yazarımız; çocukları için üniversitede okuduğu Ankara’ya gelmiştir ve halen burada yaşamaktadır.”2. Sizce yazarlık nedir ?
Kimilerinin platonik, kimilerinin sessiz sedasız yaşadığı, vuslatı mahşere bırakılmış aşklarına nefes olacak şiirlerle tek bir aşkın anlatıldığı şiirlerimde; çekilen acılar, öfkeler, isyanlar, alınganlıklar, kimi zaman nefretler, kıskançlıklar ama asla terk edilemeyen “Sen” adını verdiğimiz meçhul bir sevgiliye uzanan hıçkırıklar yer alırken, kitabın bir başka dizesinde; yaşamımız boyunca asla kayıtsız kalamayacağımız sevgilerimize kalbimizin derinliklerinden gelen seslenişi de göreceksiniz. Hayal dünyamızı zorlayan dizelerde nice sevenler kendilerine umarım bir yer bulacaklardır. Şiirlerimin bir kitap haline gelmesine değin geçen zaman diliminde o kadar çok insan var ki satırlar arasında dolaşan ve içinde soluklandığım o kadar çok mekan var ki… İşte bu nedenle yazarlığa; duyguların anlatım sanatı diyorum.
3. Ailede başka şair var mı?
Evet aile büyüğümüz 1877-1911 tarihlerinde yaşayan Külhaşzade Rahmi isim yapmış ünlü bir şairdir. Lirik bir şair olarak divan ve halk şiiri tarzındaki şiirlerinde milli ve toplumsal konular ile dönemin yöneticilerini ağır bir şekilde eleştiren taşlamaları ve aşk şiirleri vardır.
Sivas’ta “Şair-i mader zat” halk tarafından da “Anadan doğma şair” olarak tanınan Külhaşzade Rahmi, Sivas’ın Külhaşoğullarından ailesine mensuptur. Sivas’ta doğmuştur. Rüştiye Mektebinden başka, Mektep ve medrese görmediği halde çok güçlü bir şairdir. Vehbi Cem Aşkun onun için “İstanbul’da” yetişip, tahsil görseydi, biraz da masaade-i bahta mazhar olmuş olsaydı çok değerli bir şair olurdu” demekte onu “gün görmeden açılan ve paymâl olan bir gonca-i zekâ” olarak nitelendirmektedir.
Sivas’lılar tarafından çok sevilen ve tanınan Rahmi, eski bir saz şairinin son örneklerinden biridir. Tamamiyle “huday-inâbit bir ehl-i dil”dir.
Rahmi, bazı büyük halk şairleri gibi pir elinden aşk badesini içmiştir.
Bir güzele aşık olur ve kendini kaybeder sonunda hastalanır 34 yaşında vefat eder. Şair’in Kardeşi Albay Mustafa Külhaşoğlu Atatürk ile beraber Sivas Kongresi çalışmalarında bulunmuş, Kurtuluş Savaşında yaralanıp gazi olunca Yıldızeli İlçesine yerleşmiştir. Torunu Nami Külhaşoğlu ise uzun yıllar Yıldızeli Kaymakamlığı yapmıştır. Şair Sivas’ın köklü ailelerindendir. Şiirleri İbrahim Aslanoğlu tarafından “Külhaşzade Rahmi” adıyla kitap haline getirilmiştir.
4. Hayatınızda en fazla iz bırakan olay veya durum nedir?
Hayatın tümünü mucize olarak görüyorum;
Ne sen bilirsin
ne de başkaları anlar
mucizesini hayatın
hem varmış hem yokmuş
bilinmeyenlerden, bilinmezken
yeniden doğmuş
var iken…
Evvelinde olmayan
geleceğe doğan
ne sen bilirsin
ne başkaları anlar
gül ile nâr;
mucizesi hayatın…
Görmemiştim, bilmiyordum
geride kalmış
mesafelerin zamanla kaybolan
zorla akla giren
alacakaranlık varlığın;
ne sen bilirsin
ne başkaları anlar
mucizesi hayatın…
5. Kitaplarınızı nasıl yazmaya karar verdiniz ? Kitaplarınızın içeriğinden biraz bahseder misiniz ?
Kitaplarım yazım türü olarak şiir üzerinedir. Şiirlerin konusu ise ağırlıklı olarak lirik (duygusal) olmakla beraber, toplum hayatındaki aksayan yönlerin, düzensizliklerin; insanların olumsuz davranışları, beceriksizlikleri, bencillikleri ve zayıflıklarının anlatıldığı satirik (yergi) şiirleri; bir başka deyişle halk edebiyatında “taşlama”, divan edebiyatında “hicviye” türüdür.
İnsanoğlu varoluşu ile birlikte aşk için yaşadı, aşk için nice kıyametler koptu. Savaşlar yapıldı. Efsaneler, masallar, hikayeler, ağıtlar, şiirler, romanlar yazıldı. Bütün şarkıların nağmeleri ona seslendi… Öyle ezgiler çalınıp söylendi ki beşikteki bebeklere ninni oldu. Hayal dünyamız ve düşlerimiz kimi zaman dar geldi aşkı tarif etmeye. Acı, hüzün, çaresizlik ve mutsuzlukla eş değer olsa da aşk; hep destanlaştı, aşklar adına methiyeler yapıldı. Aşkları yaşayanlara hem gıpta hem de saygıyla bakıldı. Neydi aşkı ve aşkları bu kadar ölümsüz ve ilahi kılan? Umutsuzluğunu bilmesine rağmen hep umutla kalabilen duyguları taşıyan insanların tasavvurlarının en üst noktasını yaşaması mıydı? Delikanlı kelimesinin yeni anlamlar kazandığı dönemlerdi benim gençliğim… Aşklarına ve var olma sebeplerine yürekten bağlı olanların devriydi. Camdan gördüğünüz kadife tenli güzellerin uğruna karda kışta, yağmurda, yeniden o pencerede görebilmek için saatlerce beklenildiği dönemlerde yaşadım ben. Saçları rüzgarda savruluyorsa sevdiğinizin, kopan saçları yüzünüze değer diye umut etmekti ardından yürümek, bir bakıma adıydı sevginin. Zamanla değişiyor elbette her şey; açılan perdeler, gidilen yollar, kırılan kalpler… Sizde yadigar kalan tek şey yaşadıklarınız oluyor.
Ve Seyyah olup her bir harfin içinde bahar esintileri gibi dolaşan saltanatın isimsiz sahibi için yazdıklarınızda bir planlama yapamazsınız. Duygularınız dizelerde yer alır, bu defa okunmasını istersiniz. İşte o zaman derleme ihtiyacı kıvrandırır ve yayın hayatına şiirleriniz kitap olarak girer. İlk kitabım “Sen” 2013, “Rüya” 2014, Siyah Lale 2015, “Sır” 2016 yılında, Yediveren Gül 2018 yılında yayımlandı.
6. Hayal gücünüz çok geniş ve renkli olmalı. Bununla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
İnsanın kendi ruhunu tanıdığı, ruhuyla da kalbine dokunduğu anda aşkın o zarif, o latif ve o ince sızısı aklın önüne geçiyor, bir sonsuzluk kavramı sarıyor insanı… Düşler ve hayaller geliyor ardından… Bir anda gelmişiniz, geçmişiniz, yaşadıklarınız, yaşayamadıklarınız, umutlarınız, söyleyemedikleriniz, bir kitap kapağı, bir şarkıdan, bir enstrümandan gelen bir ses sizi artık rahat bırakmıyor. Hele gecelerin o sessiz, insan benliğini kuşatan o koyu siyah gri derinliği kelimeleri ardı ardına zihninize getiriyor ve yaz diyor. Artık duramıyorsunuz… hislerin yarattığı; güçlü, dayanılmaz baskı öylesine rahatsız ediyor ki çaresiz yazıyorsunuz. Arkası gelmiyor ve kelimelerle söyleşi başlıyor.
Hatıralardan silemediğimiz, kıyıda köşede biriktirdiklerimiz, ruhun bitmeyen hayal dürtüleri birer birer şiirin o sonsuzluk saltanatının hükümran gücü olarak ruhunuzu kimi zaman rüyalarınızda da yalnız bırakmıyor. Sık sık uyanıyorsunuz. Yakınmalar ve yakarışlarla vücut verdiğiniz kelimelerin sultanlık cazibesinin muhteşem salvoları ruhu yakıp kavuruyor. İniltiye, acıya ve zevke dönüşüyor bütün duygularınız ve şiirle bütünleşiyor büsbütün hayatınız.
Ben demişiz benlik olmuşuz,
bildik demişiz bilmiş miyiz?
Bilmediklerimizi bilmeyiz…
Görmüşüz zahiri
bir çift göz içinde
hüküm vermişiz
neyi neylemişiz
kaybolup gitmişiz biz
bir çift göz içinde
biçare pervaneyiz
beyhude döneriz;
döndükçe yok olup gideriz…
Mağrur önünde mağduruz
başımız üstünde;
rahmettir bazen
yağmur olur yağar,
şiddeti ateştir bazen
kavurur yakar,
verilmiştir bir kere karar
hükümranındır hüküm
biçare pervaneyiz
döner dururuz
döndükçe yok olur gideriz
bir çift göz içinde…
7. Yazarken olmazsa olmazlarınız var mı?
Yazarken duygular ve hayalin alışverişi vardır. İkisi arasında kaybolan ruh adeta dünya ile ilişkisini keser. Aşkın doyumsuz sihrine, kainatın bilinmeyen gizemine, sonsuzluk adına eşlik edilir.8. Bir yazar için zaman ne demektir?
Geceler; ruhun bütün tılsımlara açık hayal yolculuğu, bitmeyen merakın uykuları aldatan sabrına ödül oluyor, gecelerin sırrı; acı çeken kalplere açıyor kapılarını varların yok, yokların var olduğu bir zamanı yaşatıyor… Yazarken aşkın hikmetini her göz dalışında, kuş uykusundayken kelimeler uyandırır, her halini ve bütün cazibesini fısıldar ruha işte o zaman kalkar ruhun bütün perdeleri sırların mesafeleri kaybolur; pembenin bilinmeyen tonlarında nefes kesen hayalin cennetin yasak meyvesi zevke çağırır geceleri cezbeden ateşiyle aşkın seslerini… ve şiir doğar geceleri…
9. Günlük hayat kaleminizi nasıl etkiliyor ?
Yazdıklarımız; hayata dair, hayatla kıpırdayan yaşayan duygulardır, hayatın sesidir, seslenişidir.
10. Ufukta yeni bir kitap var mı ?
Henüz ismine karar veremediği bir şiir kitabım 2019’da yayın hayatına girecek…
11. Bir yazar olarak okuyucularınıza mesajlarınız nelerdir?
“Sen” satırlarında olduğu gibi sessiz sedasız yaşanan aşklara nefes olacak, “Rüya”, gönüllere yoldaşlık etsin diye ikinci kitap olarak baskıya girdi… Öyle rüyalar vardır ki; ömür boyu devam edecek bir aşkı yaşatır insana. Ümit ediyorum her okuyucu, duyan kalpten yükselen bu aşk nidalarının satır aralarında kendisinden bir ruh bulacaktır…
“Siyah Lale” kitabını okurken yapacağınız yolculukta kitaplaşan duyguları yaşarken seyyah olup her bir harfin içinde bahar esintileri gibi dolaşan saltanatın isimsiz sahibi olarak tüm okuyucular kendini yaşayacaklardır.
“Sır” da sönmeyen bir meşaleyi ellere tutuşturan, ruhu çıldırtan, aklı yok eden, gücü alevlerinde büyünün ateşle buluşma vardır kalbin tendeki sıcaklığı gibi taptaze…
“Yediveren Gül” de “Mazi olmuyor Senli yıllar, hep taptaze yediveren gül, aşk diyorlar yazılanlara adın verilmiş bütün zamanlara, sığmıyorsun binbir halinle kitaplara”, diye sesleniyoruz sevgiliye…
Tüm okuyuculara selam ve saygılarımı sunuyorum.
Orhan ÇİMEN
[email protected]
Yorumlar (0)