22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla konuşan Anahtar Parti Antalya İl Başkanı Mehmet Çalışkan, Türkiye’nin su kaynakları açısından kritik bir eşikte olduğunu belirterek, su krizinin artık sadece çevresel bir sorun değil, aynı zamanda milli güvenlik meselesi haline geldiğini ifade etti. Çalışkan, bilinçsiz su tüketimi, ruhsatsız su kuyuları, tarımsal israf ve uluslararası baskılar nedeniyle Türkiye'nin su fakiri olma yolunda hızla ilerlediğini ve bu konuda ivedilikle önlem alınması gerektiğini vurguladı.
"Fırat ve Dicle Üzerinde Oynanan Oyunları Göz Ardı Edemeyiz"
Çalışkan, Türkiye’nin su yönetimi konusundaki uluslararası baskılara da dikkat çekerek, özellikle Fırat ve Dicle havzasındaki tehlikeye vurgu yaptı. Bu havzaların Türkiye'nin su potansiyelinin yaklaşık üçte birini oluşturduğunu belirten Çalışkan, bu bölgedeki hidroelektrik enerji üretiminin de büyük kısmının buradan sağlandığını söyledi. Ancak, son yıllarda uluslararası baskıların arttığını, özellikle Suriye’nin doğusunda kurulmak istenen bir devletin bu havzada genişleme hedeflerinin olduğunu ifade etti. Türkiye'nin bu konuda güçlü bir diplomatik duruş sergilemesi gerektiğini belirtti.
"Kuruyan Göller, Tarımsal Çöküş ve Bölgesel İklim Krizi"
Anahtar Parti İl Başkanı, iç su kaynaklarının hızla yok olduğunu ve Türkiye'nin çeşitli göllerinin kuruduğunu belirtti. Tuz Gölü, Akşehir, Sapanca, Manyas ve diğer göllerin hızla kuruduğunu ifade eden Çalışkan, bu durumun tarımsal verimliliği düşürdüğünü ve bölgesel iklim değişikliği ile ekolojik yıkıma neden olduğunu vurguladı. Ayrıca, yanlış sulama politikaları ve sanayi atıkları nedeniyle iç su kaynaklarının hızla tükenmekte olduğunu, suyun korunması için deniz suyu arıtma tesisleri ve gri su geri dönüşüm projelerinin artırılması gerektiğini söyledi.
"Su, Bir Damlası Bile Hayati Öneme Sahip!"
Mehmet Çalışkan, Türkiye’nin üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen içme suyu kaynaklarının hızla tükendiğini belirterek, suyun enerji üretiminden tarıma kadar birçok alanda kritik bir öneme sahip olduğunu vurguladı. Özellikle ruhsatsız su kuyuları nedeniyle yeraltı su kaynaklarının kontrolsüz bir şekilde tüketildiğini ve bu kaynakların savaş, nükleer saldırı gibi durumlar karşısında Türkiye'nin en güvenilir içme suyu rezervleri olduğunu söyledi. Ancak denetimsizlik nedeniyle bu kaynakların hızla tükenmeye devam ettiğine dikkat çekti.
"Su Yönetimi Devlet Politikası Haline Gelmeli"
Anahtar Parti olarak, suyun milli güvenlik stratejisine entegre edilmesi gerektiğini belirten Çalışkan, Türkiye’nin su krizine karşı uzun vadeli ve kapsamlı bir su yönetimi politikası geliştirmesi gerektiğini vurguladı. Çalışkan, parti olarak önerilen çözüm yollarını da sıraladı:
-
Fırat ve Dicle nehirleri için ulusal su stratejisi oluşturulmalı ve güçlü diplomatik adımlar atılmalı,
-
Ruhsatsız su kuyuları kayıt altına alınmalı ve denetimler artırılmalı,
-
Yeraltı su rezervlerinin korunması ve anlık izlenmesi sağlanmalı,
-
Yeraltı baraj sayısı artırılmalı, modern tarım tekniklerine geçiş sağlanmalı,
-
Deniz suyu arıtma ve gri su geri dönüşüm projeleri artırılmalı,
-
Su yönetimi tek bir çatı altında toplayacak “Su Bakanlığı” kurulmalı.
"Su Krizi Artık Bir Seçenek Değil, Bir Zorunluluk"
Son olarak, suyun sadece çevresel bir sorun değil, Türkiye’nin jeopolitik ve ekonomik bağımsızlığını doğrudan etkileyen bir faktör olduğunu söyleyen Çalışkan, Türkiye'nin gelecekte su kıtlığı yaşamaması için acilen harekete geçmesi gerektiğini vurguladı. Su yönetiminin, sadece yerel bir mesele olarak değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel bir güç mücadelesinin parçası olarak ele alınması gerektiğini ifade etti.
Anahtar Parti, bu konuda tüm yetkilileri ve kamuoyunu suyun stratejik önemine dair bilinçlenmeye ve gerekli adımları atmaya çağırdı.